Farklı perspektifler çatışma sebebi olmamalı. Aksine daha iyi seçenekler oluşturma ve daha etkin kararlar almak için iyi bir yol olarak görülmeli.
Tuğyan Yurtsever
Geçenlerde hiç yapmadığım bir şey yaptım ve yaşamakta olduğumuz apartmanın yönetim toplantısına katıldım. Konu dış cephe mantolaması için alınacak bir dizi kararlardı. Toplantının başları aynen beklediğim gibi gayet sıkıcıydı. Ben de konuşmaları dinleyici olarak takip ettim. Dinlerken dikkatimi çeken şey insanların karar alma sürecinde birbirinden çok farklı noktalara odaklanmalarıydı.
Önce toplantıyı düzenleyen kişi, apartman yöneticisi olan bayanın eşi söz aldı. Yapmış olduğu ayrıntılı çalışma neticesinde topladığı çeşitli örnek malzemelerin numunelerini gösterdi. Hepimiz numuneleri elden ele geçirdik. Her katılımcıya ayrıntılı teknik bilgi ve fiyat seçeneklerini içeren birer dosya sundu, sorularını cevaplandırdı. Ardından bir firma yetkilisini davet edip işin nasıl yapılacağına dair bir sunum yapmasını istedi.
Firma yetkilisinin sunumundan sonra diğer katılımcılar söz aldığında farklı görüşler bildirdiler. Birinci kişi bina dış cephesi kaplanırken orta bölümlerde yer alan üst üste binmiş dikdörtgen şekillerin mutlaka korunması gerektiğini vurguladı. Ona göre bu binanın görünümü açısından çok önemliydi. Ayrıca bina dışından sarkan kabloların gizlenmesini ve bina dışına monte edilmiş klimaların balkon içlerine alınmasını önerdi.
İkinci kişi dış cephe kaplama malzemesinde renk seçimi konusunda fikirlerini paylaştı. Renk uyumunun öneminden bahsetti. Kendi favori renklerini paylaştı. Hemen de bir kaç yandaş bulmayı başardı.
Üçüncü kişi daire başına en az 100 TL’lik ilave indirim alınması gerektiği hususunda çok ısrarcıydı. Öyle ki, projeyi sunan firma yetkilisi zaten en son fiyatla geldiğini söyleyince beklenmedik bir gerginlik yarattı.
Ortak bir karar alınması gereken bir durumda neredeyse her katılımcının konuya bütünüyle farklı bir perspektifle bakması başlangıçta sıkıcı görünen toplantıyı ilginç bir hale getirmişti. Aklımı kurcalayan soru şuydu: İnsanlar aynı şeye baktıkları halde nasıl olur da bu kadar farklı şeyler görebilirler ki? Bunu çözmek için çay ve kurabiye servisi yapıldığında biraz sosyalleşmek yeterli oldu.
Toplantıyı düzenleyen kişi bir inşaat mühendisi olduğu için son derece ayrıntılı bir çalışma hazırlamıştı. Karar alırken fayda/maliyet dengesini gözeten açıklamalar yapmaya çalışıyordu. Bu tam da bir mühendisten beklenecek bir yaklaşımdı. Kendim de bir mühendis olduğum için onu gayet iyi anlayabilmiştim.
Sohbet ilerledikçe görüş bildiren birinci kişinin bir üniversitede öğretim görevlisi olan bir heykeltıraş olduğunu öğrendim. Doğal olarak onun bakış açısı her şeyden önce estetik unsurları gözetiyordu. Bina dışındaki gereksiz kalabalık onu rahatsız ediyordu. Onun bir heykeltıraş olduğunu öğrendikten sonra fikirlerini daha iyi anlamaya başladım. Apartmanımızdaki heykeltıraş hiç de boş konuşmuyordu. Mimari açıdan vasatın altı binalarla dolu olan bir şehirde, hem de tarihin beşiği olan bir şehirde sıradan bir bina için biraz estetik arayan bir insan olduğunu görmek beni heyecanlandırdı. Ona tamamen hak verdim.
Söz alan ikinci kişi bir ev hanımıydı. Onun önemsediği şey ise bina cephesinde kullanılacak renklerin güncel moda renklere uygun olmasıydı. Hassasiyetini “Biz hanımlar için renk çok önemlidir” diyerek dile getirdi. Kimileri için yüzeysel gelebilecek bu bakış açısı aslında önemliydi. Madem bir değişiklik yapılacak neden burada güzel renkler seçilmesin ki? Bu ev hanımı kendi evinin içini dekore ederken gösterdiği titizliği binanın dışı için de istiyordu. Eldeki numuneleri kullanarak en uygun bulduğu renk seçeneklerini dinleyenlere önerdi. Hiç de fena renkler seçmemişti.
Toplantıda söz alan üçüncü kişi emekli bir mali işler uzmanıydı. Doğal olarak onun için de işin para kısmı en önemli olan unsurdu. Kendi uzmanlığını göstermek istercesine proje sunumunu yapan yetkili kişi ile kıyasıya bir pazarlık başlattı. Her zaman sakin kişiliği ile tanıdığımız bu beyefendinin indirim alamadığı anda gerilimi tırmandırdığını görmek beni başlarda şaşırtsa da biraz düşününce onu daha iyi anladım. O da iyi bildiği bir şeyi yapmaya çalışıyordu. Maliyeti düşürmek. Herkes için biraz fayda yaratabilmek istiyordu.
Gerçek hayatta da benzer durumlarla çokça karşılaşıyoruz. Hem profesyonel hayatımızda hem de özel hayatımızda. Aynı konu üzerine tartışırken birbirinden çok farklı perspektifler çıkıveriyor ortaya. Bu genelde olumlu karşılanmıyor. Herkes kendi fikrinde ısrarcı oluyor. Kendi fikrinde ısrar kısmında sorun yok belki ama karşı tarafın görüşünü daha iyi anlama kısmında alınacak epey yol var kuşkusuz. Hem de pek çoğumuz için. Bir sohbet sırasında haklı çıkma telaşı ile kıvranmak yerine çocuksu bir merakla dinleyince insan bazen çok güzel görüş açıları kazanabilir. Bütün iyi fikirleri de biz bulamayız ya. Bazen biraz yardım almak akıllıca olabilir. Bu yüzden perspektif önemli. Farklı perspektifler çatışma sebebi olmamalı. Aksine daha iyi seçenekler oluşturma ve daha etkin kararlar almak için iyi bir yol olarak görülmeli.
Burada ünlü İrlandalı yazar Bernard Shaw’un güzel sözü geliyor akla: “Akıllı insan aklını kullanır. Daha akıllı insan başkalarının da aklını kullanır.”